28 Temmuz 2010 Çarşamba

MİNİ STÜDYO yayında...

Burası onlara özel!
Yazamadım birşey iyi mi? :/
Özendiğim zaman, yazamam. İfade edemem duygularımı.
En sevdiklerime doğum günlerinde en unutulmaz hediyeyi vermek isterim.
O kadar özenirim, o kadar 'daha iyisi daha iyisi' derim ki,
en sıradan, en içime sinmeyen hediye elimde bulurum kendimi...
Çok özlediğim arkadaşımla kavuşma anımızı hayal ederim,
üstüne atlıycam, cırlıycam, tepinicem sanırım.
Karşılaşma anı pısss....
Özel anları özensiz kılma, becerememe durumu benimki...
Mini Stüdyo, nasıl heyecanla planlandı, bülbül misali her şahısa ballandırıldı.
Bak şimdi açıldı.
Bir duyuru yazısı yazayım en iyisi dimi?
İşte yazı: Burası onlara özel...
Başlığı var, bedeni yok...
Beceriksizliğime, heyecanıma verin. Açıldı işte HOŞGELİN ;)































































27 Temmuz 2010 Salı

Survivor!














Çocukluğumda her yaz Florya Kamping'e çadır kurar 3 ay çadırda yaşardık.
3 oda 1 salon çadırımız vardı :) İpe gerilen çarşaflarla ayrılmış odalar...
Oda dediğim 2,5 metrekarelik, anca bir divanın sığabileceği bölmeler.
Divan altlarında sepetler ve giysiler.
Çadırların önüne çıkma çardak yapılır, evdeki buzdolabı, kilim, kap kaçak bu çardağa yerleştirilir, tahtadan bir tezgah çakılır ve mutfak kullanıma hazır hale gelirdi.
Anneler, taşıma suyla değirmen döndürür,
bir kova suyla el-yüz yıkama, çamaşır ve bulaşık işini halleder, su tasarrufu konusunda tarih yazarlardı...
Her yaz hemen hemen aynı kişiler aynı çadır yerlerini tuttuğundan,
yazlık arkadaşlarımız neredeyse sabitti.
Akşam sofraları kurulduğunda masalar neredeyse birbirine değer,
akabinde salata, meyve, meze alışverişi başlar,
büyükler fasıla geçtiğinde ise biz çoktan yaş gurubu toplanma bölgemize varmış olurduk.
Çadıra dönüş saati yaşla birlikte değişirdi.
Son hatırladığım (96 senesi, son çadır yılımız) çadıra dönüş saatim 12'ydi.
Ama Ebeveynler 'vur patlasın çal oynasın'da olduklarından o saat uzaar uzaar sabahları bulurdu :)
Sonraa, çadırlı saha o yıl değişen belediye kararı ile tatilcilere kapatıldı.
Ve biz çadırcı yazlıkçılar topluca Kumburgaz'a göç ettik.
Şimdi 14 senedir her yaz,
Kumburgazdaki betonarme, denize sıfır, çardaklı, kapıcı'lı site içi yazlıklarımıza gidiyoruz.
Ama aynı tadı alıyormuyuz????
Ahhh, aaah çekip durduk beyimle bu çadırlı tatilimizde.
Biz 94'te o çadırlarda tanıştık. Birlikte büyüdük.
Yıldız Tilbe-Delikanlım çaldığında radyonun sesini açtımmı, 2 çadır yanda O'nun duymaması imkansızdı.
Öyle sms'leşirdik işte.
Annelerden yediğimiz fırçalarda ortadaydı, kardeş kavgalarımızda...
Off koptum yaa. Amma özlemişim o yılları...
Neyse, yad edelim, nostalji yapalım dedik.
4 büyükbaş, 2 küçükbaş düştük Kabatepe yollarına.
Nostalji yapıcaz ya, annemlerim 15 senedir el değmemiş 3 oda 1 salon çadırına aldık yanımıza.
Bir de yedek dağcı çadırı noolur noolmaz.
Noolmaz oldu. Ve çadır küf, pas, yırtık,bilimum felaketle karşıladı bizi.
Hava kararmak üzereydi.
Biz 6 kişiydik...
3 hamağımız, 2 masamız, 4 büyük 2 küçük şezlongumuz, her nevi zımbırtımız mevcuttu, fakat sadece 1 kişilik çadırımız vardı :)
Dağcı çadırında kalması namümkün klostrofobik bünye ben, ilk gece için arabanın şöför koltuğunu seçtim. Arka koltuk kızımın zira...
Hamakta, arabada, orda burda geçen ilk gecenin ardından,
ertesi gün hemen edinilen son teknoloji (!) çadırlarımız sayesinde nefis, unutulmaz, bol maceralı bir kamp tatilimiz oldu....
Ahh çocukluğum ah...
Özlemle anarken, 3 çocukla her yaz çadır kurup, taşıma suyla değirmen döndüren anne ve babamı saygıyla selamlıyorum. .......