31 Temmuz 2009 Cuma

o daha bebek...


Okula mı gidicek şimdi...
Külotlu çorap mı giyicek her gün, hani şu kaşındıranlardan...
Nasıl kalkıcak sabahın köründe?
Ben nasıl hem onu hem kendimi hazırlıycam?
Üstelik bir-iki lokma bişey de yemesi lazım...
Kışın soğuk olucak. Sabahın körü nasıl koşucak okul kapısından sınıfına o çantayla...
Kokulu silgi alıcak mı kırtasiyeden?
Uhuyu eline sıkıp top top yapıcak mı?
Ya da silgiyi masaya sürte sürte uzuuun silgi ipi yapıcak mı?
Kantinden çubuk kraker alıcak mı?
Kilitli hatıra defteri olucak mı?
okuma-yazma mı öğreniceeek :)
Hani şu 'kütüphaneci kolu-spor kolu-beslenme kolu vs'  bantları vardı kolumuza taktığımız,
var mı haala o kol'lardan...
Kırmızı kurdele var mı haala?
Minik renkli kolanyalar vardı, leblebi tozu satan amcalar vardı, meybuz vardı,
yoktur dimi artık...
Bir sayfa sağ yan yan çizgi, bir sayfa sol yan yan çizgiyle başlamazlar artık heralde...
Niye pantolon giyemiyorlar ki kızlar.
Daha o eteklerini toplayamazkii...
Üşür, uykusu gelir, sıkılır, yorulur...
O daha bebek...


piştiiii....

Postu girmeden önce rastladım :) O koymuş bunların tıpkısının aynısını. 
Koymak bişey diil de, aynı aktivite, aynı hissiyat ve aynı kareler nasıl çıkmış hayret ettim.
Ve aynı gün post olarak girmek (ben yapamadım dün yoğunluktan, ama aynı gün ! :)
Kopya diyebilir. 
Varsa bi avukat tanıdığı, dava açsın artık heheee :))

Baba maç yaptı, 
biz 
Se-ro buraya, yumruk havaya !

ps: Öpüyoruz sizi defdef ailesi 
ps2: kına gecesi aktivitesinden fikirler çalınmıştır onu itiraf ediyimde :))

18 Temmuz 2009 Cumartesi

biz böyle üçümüz elele....


Dün  ikimizdik kızımla...
Bi de diğer kızlar... Öyküşün kankisi, benim kankiler.
"Bizim Demet Akalın'la işimiz olmaz" diyen ağır abileri evde bıraktık Demet'e gittik kızkıza.
6 yaş gece kulübü için erken, biliyorum.
Ama o bir Demet Akalın hayranı :) Klüp açık hava ve evin tam karşısı.
Şartlar olgun yaani...
Demet sahneye çıkana kadar masa üstünde şakkıdı şakkıdı oynayıp
çeşitli kanal kameralarının markajına giren Öyküş, 
Demet çıkınca kilit oldu. Etraftan topladığı fosforlu çubukları mikrofon yaptı.
Tam da Demet'le karşı karşıya, aynı hareketlerle konserine başladı. 
İlk şarkı bittiğinde Demet'le Öyküş karşılıklı reverans yapıp izleyicilere selamlarını verdiler :)
Çok eğlendi , çok etkilendi ve çok yoruldu.
"Yoruldum, ama kaçırmak istemiyorum" dedi, kıyamadım.
Şanslı, hemde çok...
Ben 6 yaşındayken, bir şarkıcıya hayran bile değildim heralde.
O, Hadise ve Demet'in konserine gitti. Bi Gülben kaldı.Kısmet...
Hatırlar mı? "Yaa annem-babam benim için neler yapmış" der mi? dedi beyim geçen gün.
"Boşver" dedim. O yüzden yapmıyoruz ki... O bu anı yaşasın, şimdi mutlu olsun...
Bu seferde istediklerini elde etmenin onu doyumsuzlaştıracağı ve heyecansızlaştıracağı endişesine büründük.
Neyseki her istediğini yapabilmemiz mümkün değil.
Bir de "ne zaman beni yanında istemeyecek" paronayası var ki, ona şimdilik girmek istemiyorum. henüz erken :)
Ya da gece kulübübe arkaaaşlarla gitmek isteyip, peşine abi takacağımız günler...
Ya da, genç kız olduğunda cepten arayıp "nerdesin?" dediğinde "off anne arama yaaa" ya hiç girmiyorum :)
Anne-babalık tam bir paranoya ...


Gece yattık sarılıp birbirimize...
Demet'in elbisesini, makyajını konuştuk. Şimdilik bol bol sarılıp koklaşıp birlikte uyuyoruz...
Yavaş büyü noolur...


foto mu? : yaani böyle el ele havalara uçmamız ilelebet sürse...

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Dr. Tuğçe....


Hani 23 Nisan'da çocukları oturturlar ya Başbakan'ın Kaymakam'ın vs koltuğuna...
Bende öyle oldum işte :)
Dr. oldum...
Doktorlar gibi giyindim. Başıma bone, ayağıma sabo...
Doktorların odasında ameliyat saatini bekledim.
Diğer doktorlar seminerleri 
ve ne olduğunu anlayamadığım bi dilde yeni komplikasyonları :) konuşurken, ben de Nikon'umun camını falan parlattım :)
Sohbette ettik tabii meslektaşlarımla
- Nikon D300 mü o?
- Evet
- Seri çekimi var dimi
- Evet
:)))
Yaaani... Pek sohbet sayılmaz tabii, ama olsun ben o havayı teneffüs ettim 
"harbi prof"larla iki çift laf ettim :)
Sonra hemşire ameliyathaneye davet etti.
Epudural sezeryan müthiş bişeydi.
Tansiyonumun 6-4 dolaylarına düşeceğini tahmin etmiştim 
ama pürdikkat gözlerimi ayıramadan kat kat kesim işlemini, 
bebeğin anne karnından çıkışını,
kordon bağının kesilişini,
bebişin anneyle buluşmasını denklanşörümün sesi eşliğinde izledim...
duygusal kimlik ben, gözlerim sulanır buğulanır fotoğrafı netleyemem, anı kaçırırım diye endişelenirken,
o giysiyi giymenin ve o odada oturmanın verdiği cesaretle herhalde soğukkanlı bir doktor edasında hem kendi işimi yaptım, 
hem henüz tanıştığmız annenin elini tutup "iyimisin? bebiş çok tatlı" telkininde bulundum :)
Güzel bir iş oldu. Karşılığında para aldığım ilk doğum işim oldu.
Çok zevk aldım. Bayıldım...
Kartonlar kestim, biçtim, yapıştırdım, süsledim... El yapımı bir albüm yaptım.
Bugün teslim ettim. Biraz önce çok güzel sözler duydum telefonda.
Çok güzel bir teşekkür maili aldım.Bu işi çok sevdim.
En çokta o odayı :)
Fotoğraflar photo by tuğçe de



14 Temmuz 2009 Salı

elma dersem çık :)

Beyim dediki "Öyküye mi aldın?"
Öykü dediki "Aaaa anne bana mı aldın?"
Hayır yaa! kendime aldım. Çok mu tuhaf :)))


13 Temmuz 2009 Pazartesi

en etkili merhem...ve pazar kelebeği...

Ben biliyodum...
İlaçların en etkilisi, merhemlerin en çabuk iyileştireni "arkadaş"...
Bu sebepsiz miskinlik ve buğulu görme durumunu atabileceğimi biliyodum...
Canım beyim baktıki ben burger king'te tezgahtara sataşıyorum, 
turkcell müşteri temsilcisine çemkiriyorum 
çareyi beni "ilacıma" götürmekte buldu.
İki günlük yoğun bakım terapisine girdim.
Koca evin en ücrasında merdiven altı yerlere serilip anlattıkça anlattım.
Aslında hırçınlığa sebebiyet veren kırmızının en cart tonlu ojesini hiç çekinmeden sürerken,
hani volkan patlasın da hava durulsun cesareti vardı tabii...
Canlarımız babalar, kızlar... herkes kalemini bulmuş takılırken,
biz ikimiz
iki kız olduk annelerimizi konuştuk,
iki kadın olduk kocalarımızı,
iki anne olduk çocuklarımızı,
iki dost olduk kendimizi...
başbaşa olup gece 3buçuklara kadar alınabilecek ter türlü sıvı içeceği tüketip 
deşarj üstüne deşarj olduk...
iyi olduk...




... Ve cuma-cumartesi terapi seansları bitince
pazar sabahı erkenden
mutlu, mesut, deşarj, relaks yuvamıza döndük...

Evimizin yeni kızı
tatlı kelebek, o kadar rengarenkti ki
baktıkta içimi açan, fırdönen rüzgargülümden daha renkli, daha hareketli , daha neşeliydi...
Bi çırpıda öğrendik ev-okul-iş-aşk-gelecek durumlarımızı...
Yılbaşı gibi, bayram gibi hediyeler havada uçuştu.
Benden ona, ondan bana, ondan Öyküşe, ondan Seroya...
Öyküş yeni ablasını çok sevdi..
Gece yattığında kelebek kolyesini tuttu "Anne kelebek ablamı unutmuştum, kolyemi görünce hatırladım" dedi..
Tam da ablasının ona söylediği"Baktıkça beni hatırlarsın" temennisini tesciller gibi...
Uç uç kelebek diye diye en sonunda okyanuslar ötesine uçuruyoruz kelebeği
geri dönmek, komşu olmak şartıyla.
Bütün hayallerin gerçek olsun. Herşey gönlünce olsun...


8 Temmuz 2009 Çarşamba

bu ne miskinlik...

Bi gittim, gelemedim işte...
Sanki bir boşluk var gibiydi.
Sanki bir çerçevem var ama içine koyacak fotoğraf bulamıyormuşum gibi...
Bir arkadaş var aranacak, ama telefon numarasını unutmuşum gibi...
Severek seyrettiğim bir filmin sonunu beğenmemişim gibi...
Bir haber bekleyip, bir türlü alamıyormuşum gibi...
Haalaa da tam geçmiş değil bu his. Haala bi haber bekliyorum sanki...
O haberle neşelenicem, canlanıcam, renklenicem sanki...
"Sanki" rekoru kırdım sanki :)

Oysaki ne ilkler yaşadı Öykü bu hafta...
Hadise'nin konserine gitti. Genç kız sanki :)
İlk balığına çıktı. Dedesinin "Öykü" isimli teknesiyle.
Tek iğneli oltasıyla her attığında dolu çekti. Bayıldı. Saatlerce ses çıkarmadan balık tuttu.
40 yıllık balıkçı sanki :)
Dayısıyla Lunaparka gitti ve ilk kez Gondol'a bindi. Hemde üstüste 2 kere...
Sanki ilk kez binmiyormuş gibi...
Bizi aradılar telefonla. Dayısı Öykü'den daha çok eğleniyodu sanki :)

İşyerime geldi Cumartesi. Bütün gün birlikteydik. 
"Sıkılır mı?" endişelerimiz, akşam 18.30 olduğunda 
ve biz haala eğlenmeyi bitiremediğimzde buhar olmuştu...
At'a bindi, ahırları gezdi, parkta oynadı, köpek gezdirdi, kumruları haşlanmış mısırla besledi.



Çook keyfi yerinde Öyküşün....
.... de ben neden koca kış beklediğim yazı offf'layarak geçiriyorum onu anlamıyorum.
Gezme-tozma, eğlence, buluşma vs planları beynimde havada uçuşuyo da
neden icraata geçme isteğim yok çözemiyorum...
Şu her ay hevesle beklenen malum menapoz teyze durumlarımı acaba???
...e öyleyse uzattı biraz!

Neyse... Hadi koy bişeylerde neşemizi bulalım :))

Canım tuğbacım, kelebekim söyledi koştum baktım ebelemişsin beni.
Şu hüzün bulutlarını üfüriyim öyle yazayım hı?
Gerçi bu haleti ruhiyede daha yaratıcı itiraf.com'lar çıkabilir.
Ama ben bi sakinliyim, kendi kendimi fazla madara etmiyim :)

Pazar günü benim rüzgargülüme bi kelebek konucak.
"Beeeelki üstümüzden bir kuş geçeeeer" he kelebekim ;)