3 Kasım 2011 Perşembe

"2" mi?


'İnsanın kendini tanıma evresi bilmemkaç yıldır' diye bir tez yok.
Her yıl kendimizle ilgili yeni bir şeyler keşfettiğimize eminim.
30 yaşımda, sağ ayağımı içe doğru bastığımı öğrendim ben!
Belki de 30'umda başladım içe basmaya bilemiyorum :)....
Şimdi, 33'ümde şunu keşfettim ki, ben en fazla 2 yıl stabil kalabiliyorum.
Ortalama 2 yılda 1 ev değiştirmişim 11 yıllık evliliğimde.
6. evimde oturuyorum.
İş değişikliklerim, saç değişikliklerim, hobi değişikliklerim 2'şer yıl arayla.
Sadece eşim ve arkadaşlarım kalmış sabit...

Dün gece ev halkı uyurken, ben laptop'ım kucağımda çalışırken.
'Hey gidi günler' dedim içimden.
Nasıl da bir anda karar vermiş, ssk'lı işimden istifa etmiş, Mini Stüdyo'ma kavuşmuştum.
Su gibi aktı zaman.
2 sene geçti üzerinden. Koskoca 2!
Ne! 2'mi?
"2"
Doktor korkuyorum! ;)



Foto: Mini Stüdyo'nun minişlerinden Azra...

16 Mayıs 2011 Pazartesi

işte bizim Öykü'müz...

8 oldu dolu dolu...
Çocuklukta hep aynı handikapa düşülür.
8 bitti 9 oldu, 9'undan gün aldı, 9'una bastı... Kaç diycez peki şimdi?
E doğar doğmaz 1'mi sayılıyoki tartışmaları sonunda parmak hesabı yapılır, doldurduğu yaşı esas alınır. Ve evet 8 oldu ;)

3 sene önce tutmaya başlamışım blog günlüğümüzü.
Eskileri okudum az önce. 5 yaşındaymış Öykü...
Yüzmeyi öğrenmiş, bisiklete binmeyi.
İlk veli toplantımızı yazmışım, babası da yorum yapmış hatta :)
Evlenmeyi düşünmüş bir ara, yanlız kalıyomuş evde.
Bir ara annem babam ölürse sendromu yaşamış. 5 yaş korkusuymuş bu...
Okula yazılmış, endişelerimi yazmışım. Kilotlu çorap kaşındırır onu demişim. Doğru tahmin etmişim...
Korkularını, mutluluklarını, ilk'lerini yazmışım. Ne iyi etmişim...

Şimdi 8 yaşında.
İnatçı, ısrarcı, hafif ukala...
İlk anne cimciğini çoktan yedi :)
Planları, hayalleri, sevdikleri, sevmedikleri var.
Bir de kilitli günlüğü...

















17 Şubat 2011 Perşembe

Ah blog!

Geçerken uğradım.
Yazlığıma gelmiş gibi oldum...
Vücut ısımız 36,5 mevsim normallerine dönsün, bi gelip güneşleneyim....

7 Ocak 2011 Cuma

kıpkırmızı :)

Eskiden de bana bişey aldımı dayanamaz okula getirirdi canım annem.
Koca kazık lisedeyken, tenefüse çıkınca annemi sınıfın kapısında bulmuştum bi keresinde.
Mor üstüne gri puantiyeli bir kaban almış, dayanamamış hemen giyiyim diye getirmişti.
Hiç bir hediyesini gününde veremez.
Yılbaşı hediyeleri ağacın altını göremeden sahiplerini bulur erken erken.
Bugün de pazardan kıpkırmızı bi hırka almış bana. (yarın doğurmuş ya beni 33 yıl önce)
Pazar dediğime de bakma, 'Mango' etiketi var valla:))
Koştur koştur ofise getirmiş.
Giydim hemen.
Sıcacık...
Annem gibi...


Ps. Hee saçlar yeni evet ;)
Hee bide yüzüğüm, mor seven bu arkadaştan. mucuk ;)