25 Mayıs 2009 Pazartesi

benim güzel papatyam...

kendin gibi güzel yüzlerce papatyanın içinde öyle güzeldin ki...
benim güzel papatyam....

21 Mayıs 2009 Perşembe

üzgünüz çok...

sabahın erkeni, kara bi haber geldi...
gazetelerin 3. sayfa haberlerinin yanıbaşımıza yaşandığını hatırlatan, geride kalan iki çocuğa ağlatan...
daha yeni tanıştığımız, pek te tanımadığımız ama bir aile babası ve bir evlat olduğunu bildiğimiz arkadaşımızın trafik kazası ve ölüm haberi. 
5 dakikada tüm hayatının değişebileceğini hatırlatan kötü haber... 
üzgünüz bugün, şaşkın ve şokta...

gün gelir yanlızlık korkusu çöker
hayat film gibi 'son' yazar biter...
yalan olur bir gün yalan 
yaşadığın aşkın sevdan
yaradandır bakii kalan
hayat ne garip.....

20 Mayıs 2009 Çarşamba

uçurtma uçurt :)

şehirden kaçma isteği bir hastalıkmıdır?
yeşil, insana nasıl bu kadar iyi gelir?
anti-teknoloji yanlısıyken 3G'li bir telefon istemek ne yaman çelişkidir.

Bu ayaklar ne zaman bu kadar büyüdü?
Odundan salıncak yapabileceğimiz bir bahçemiz olacakmı?
Uçurtma uçurmayı, ip atlamayı çocukken ne çok sevdiğimizi ne zaman unuttuk? 
Babalar eli kesildiğinde çocuklarına çaktırmamayı nasıl başarır?
Öykü'ye uçurtma zevkini yaşatmak neden daha önce aklıma gelmedi?
Kabartma tozu hamuru nasıl böyle kabartır?
Babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi? :)))) işte gene cıvıdım :P


17 Mayıs 2009 Pazar

öykü 6 yaşında :)

çok mutluyuz... kavuştuk :)
planlar yaptık, poğçalar kurabiyeler yaptık, ananemiz elbisemizi dikti, ayakkabımızı aldık, sıkınca giymekten vazgeçtik, fön çektirdik, yüzümüze kalp yaptık, arkadaşlarla kucaklaştık, atlara bindik, salıncaklarda sallandık, hediyeler aldık, öpücükler verdik, 6 olduk...












12 Mayıs 2009 Salı

of puf, afır tafır....

ne güzel başlamıştı dimi? Vur patlasın , çal oynasın...
Otobüse el sallar sallamaz, ahırkapıya koştuk göbekler attık.
Nerde akşam, orda sabah sinemalar, arkadaş toplantıları, yemekler, içmekler, kah kahlar, kih kihler...
Pazar sabahı film koptu. Romantik komedi filminin, en can alıcı duygusal sahnelerinin zamanı gelmişti. Esas kız ve esas oğlan, birkaç gün 'eller havaya, dım tıs dım tıs'  dolaştıktan sonra '
- özledinmi?
- hıııımm  :(
- sen?
- hııımm :( şekline dönmüştü... ki Öykü dünkü telefonda " gece yatarken seni hatırlıyorum, ağlamış gibi oluyorum ama ağlamamı tutuyorum" diyerek beni ütü masasına göndermiş oldu. Çok kızgın veya üzgün olduğumda ütü yaparım veya mutfağı ciflerim zira...
Bu fotoğrafa bakıp duruyoruz. Babası büyütüp dükkanına asmış, bende masaüstü fotosu...
perşembe geliyo. planım: önce bi banyo. saçlarını şampuanlıycam , kendisinin köpürtmesine izin vericem. dişlerini duşta fırçalıycak, duş başlığıyla ağzını çalkalarken kıkırdıycak. vücudunu sabunlatmıycak gıdıklanıcak gene kıkırdıycak. sonra minik saç kurutmayla saçını kurutucam, tarıycam, rijamasını giydiricem, cıbıl ayaklarını avuçlarıma alıp, saçlarını koklaya koklaya doğumgünü planımızı anlatıcam. hiç acele etmiycem. "hadi hadi " demiycem. tadını çıkarıcam...
hep sevicem, hep koruycam, hep şükredicem...

10 Mayıs 2009 Pazar

biraz güldüm :(

telefonum çaldı:
-'anneler günün kutlu olsun anneciiiim' dedi
-'seninde doğum günün kutlu olsun bebeğiiim' dedim
-'çağatay köpek taklidi yapıyo beni güldürüyo, teknedeyiz şimdi balıkları görüyoruuum' dedi...
o güldü, ben güldüm (!)

annemi aldım sonra telefona:
-'sen olmasan buralara gelemezdim ben, sevemezdim bu şehri anlamazdım dilinden
nasıl bi sevdaysa bu karşı koyamam, sana sarı laleler aldım çiçek pazarından' dedim...
o güldü (!), ben güldüm(!) :(

sonra duşa girdim kendi kendime biraz güldüm (!) :(
bugün galiba çok özledim.bütün anneleri kocamaaan öperim...

7 Mayıs 2009 Perşembe

30+ şiddet, korku ve umutsuzluk içerir "kehanet"...

Aysema, "Devrim Arabaları" nı tavsiye etmişti. O niyetle gittik sinemaya, ama Nicolas Gage'i afişte ne zaman görsem dayanamam ;) ani bir değişiklikle "Kehanet" filmine girdik.
Karnım ağrıdı, kalbim ağrıdı, tüylerim diken diken oldu.
Dünyanın sonunu seyretmek bünyeme ağır geldi, çok mutsuz oldum.
Dönüş yolunda varoluşumuzu sorguladık, yokoluşumuzu tartıştık...
Geçenlerde "Dünyanın Durduğu Gün" filmini izlemiştik. Uzaylılar, dünyayı bizden kurtarmaya geliyorlardı. Biz kaynaklarımızı kurutmaya devam ettiğimiz, dünyaya haksızlık ettiğimiz için burda yaşama hakkımızı kaybetmiştik ve uzaylılar birkaç felaketle bizi uyarmış ama biz vurdumduymaz dünyalılar tüketmeye devam ettiğimiz için sonu haketmiştik. O filmden sonra da tartışmıştık. Ama bu film çok sarstı....
konusu: 50 yıl önce bir okulda düzenlenen etkinlikte, çocuklar dünyayı 50 yıl sonra nasıl hayal ettiklerini resmediyorlar ve bu zarflar bir kapsüle konulup 50 yıl sonra aynı okul öğrencileri tarafından açılmak üzere gömülüyor. çocukların hemen hepsi robot, ufo vs çizerken bir tanesi sadece rakamlar yazıyor. ve bu rakamlar 50 yıl içinde olacak felaketlerin tarihleri, koordinatları ve ölü sayılarını gösteriyor. Nicolas şifreyi çözdüğünde geriye 3 kehanet kalıyor. gerisini izleyin yada izlemeyin, yada izleyin :)) gene kararsız bir tavsiyeyle başbaşayız...

13+ bir film. ama bence 30+ daha uygun olur. çünkü 15 yaşındakine bilim kurgu gelicektir ama 30 üstüne gerçek bir kehanet gibi... ürkütüyo, felaket sahneleri inanılmaz...

gerçek dünyaya bakacak olursak, benzer kehanetler eski ve en gizemli uygarlık mayalar tarafından tabletlere yazılmış. Tabletler bilim insanlarınca 100 yılda çözümlenmiş ve tabletlerde yazan, dünyanın 1 milyon 872 bin yılda bir çağ değiştirdiği bulgularla kanıtlanmış. bugüne kadar 4 kez fiziksel değişim yaşamış dünya ve 5 incisi 2012'de olucakmış. kıyamet değil, tufan. yokoluş değil, yeniden doğuş... yaani fiziksel değişim.
Din kitablarında ve tarihsel yazıtlarda yazan altınçağ bu tarihten sonraya tekamül ediyormuş.
yaani 2012 de bir tufan olup yeni çağ başlıycakmış.
Filmin etkisiyle havaya girmedim değil :) ama ben demedim, o dedi. Mayalar dedi....

6 Mayıs 2009 Çarşamba

bi Hıdır varmış, bi İlyas varmış....

Beyim dediki, 'kızın kapıdan, sen bacadan' :))
E haklı aslında. Öykü sultan'ı, anane, dede ve bilimum kalabalıkla yolcu ettik akşam.
O kadar mutluyduki içi içine sığmıyodu. Hopladı, zıpladı durdu.
Benim herşeyim canım annem, öyle organize olmuştuki, 3 tane yastık almıştı yanına, Öykü sultan gece yolculuğunda rahat etsin diye. Çantası ecza dolabı gibiydi ve 4 mevsimlik kıyafet vardı Öyküye. Erken gittiğimiz için otobüs boştu ve annem bütün koltukları denedi hangisi rahat olur diye :)) Ve el sallaştık, öpücükler attık yolladık....

Sonra koştuk arabaya. 
Gökçeyle çiçekleri taktık, rujumuzu sürdük, modumuza girdik, tuğba'yı aradık....
'biz geldik, herkes oynuyooo' dedi.... 
Ahırkapı çoook kalabalıktı. Gene aradım Tuğbayı ' bak biz dabruka şovun önündeyiz' dedim.
'burda heryerde dabruka şov var' dedi :))) 
Vardı. Öbek öbek vur patlasın çal oynasındı... 
Ne unuttum? ne kağıt ne kalem ne çaputum vardı. Ama Tuğba vardı, selpağı vardı, ruju vardı...
bana euro'lar çizdi, astık ağaca. Ama önemli olan niyet ya... ben selpağımı bağlarken ve ateşten atlarken neler diledim neler...
Çarkımın feleğinde 'azıcık aşın, kaygısız başın' çıktı. işime geldi 'şükür' dedim içimden. ama ufak bi hileyle 'aşkınız alev alev yakıyor.(alo itfaiye)' ye bi tık oynattım, öpücüğümü kaptım ;)

Göbek attık, çaput bağladık, ateşten 3 kere atlarken dilek diledik olucağına inandık.... 
makinem yoktu. ama rujunu, selpağını veren canım arkadaşım bu güzel fotoları da verdi bana. ne mutlu :)
Hepimizin dileği gerçek olsun, hıdırellez kutlu olsuuun.....

5 Mayıs 2009 Salı

nasıl bi anneler günü...

Bu akşam Öyküş ananelerle tatile çıkıyo. Bir hafta Antalya'da...
O kadar kalabalık bir gurup oldular ki. Üstelik Öyküş'ün çok sevdiği kankileride bu gurupta.
Bu kadar ayrı kalmamıştık hiç. Ama onun, arkadaşları, dedesi ve ananesiyle çok çok eğleneceğini biliyorum ve onun adına heyecanlanıyorum.
Lakin;
8 mayıs, canım annemin doğumgünü
10 mayıs, canım kızımın doğumgünü
+ bu hafta sonu anneler günü... 
özetle annemin ve kızımın doğumgünü ve anneler günü malesef ayrı geçicek...
Napalım geldiklerinde telafi edicez artık.
Bu akşam yolcuları 8buçukta göndericez....
Eeee ben bu kederle nemi yapıcam?
bu akşam Ahırkapı Hıdırellez şenliklerinde göbek atıcam :) 
hemde kızımın kırmızı tacını takıp, kırmızı rujumu sürücem :))))
Ne olucak? 
O mutlu, ben mutlu..... 
Tuğba şıkırtılı kolyesini takmış bile ;) 
hadi gelin....

4 Mayıs 2009 Pazartesi

en kötü günümüz....


hani böyle başlayan bi temenni varya... 'en kötü günümüz böyle olsun'
şimdi ben bunu söylesem... arsızlık yapmış olurum :)
imkansızı istemiş olurum ki buda şımarıklık olur...
çok hazırlıklı çıktım ofisten.
hava durumu 3 gün yağmur göstersede 'benim haala umudum var'dı...
iş çıkışı trafik felç, servis şöförü dertli, güneş yolcu, minare özgürdü...

perşembe, 2 çingene vardı, 'illede roman olsun' demiştim dimi...
kurtlar vadisi reklam arasında üflenen 'iyiki doğduuun' mumu vardı.
albümler dolduran '6kafa' fotoğrafı vardı...
.... ve cuma.sabah gözüne güneş kaçan ben vardı. telefonun ucunda
tuğba vardı. yollara döküldük beraber. meee'ler vardı mööö'ler vardı. 2 küçük çoban vardı.
pırıl pırıl güneş vardı. 2 çobanın ayaklarını dereye sarkıtan 2 kocaman baba vardı. ortada 32+32=64 diş (2 anne) vardı...çok tatlı bir defdef teyzesi vardı. ve biz uçtuk...

tuğba uçtu... dere soğuktu... ayakkabı çamurlu...
cumartesi TABU vardı. mızıkçı vardı, rekabet vardı,bolca gülme krizi vardı :)
pazar, gene güneş vardı, abla vardı, enişte vardı, sohbet vardı, ananas vardı(aklımda kalmış napiim:), rakı vardı ,şiş vardı, kebap vardı.gene gelecek ben ;))

şimdi ben nasıl bir şımarıklıkla 'en kötü günümüz böyle olsun' diyebilirim ki!
ne diyim? 
umarım daha niceleri olur diyim ;)