27 Şubat 2009 Cuma

Atlarım...

En çokta bunu sevdim...
devamı için http://photobytugce.blogspot.com/

26 Şubat 2009 Perşembe

sendegööööör....



millet "çokyaşa" demekten bıkmıştır heralde 2 gündür....
kulak-burun-boğaz üçlüsü, üçübirarada zorluyolar beni.
Bugün gitmedim işe
keçiboynuzu, bal, ıhlamur vs. ne varsa yoğun bakıma aldım kendimi...
Evde olmak çok iyi geldi.
Sabah kızımı uyurken seyrettim, ufak çaplı tepsi kahvaltısı hazırladım
simit arası kaşar penir-yeşillik ve çay...
meleğimi okula uğurladım.
Şimdi biraz boncuk dizicem, DVD seyredicem
battaniyem beni bekler...

24 Şubat 2009 Salı

bu adam benim babam...

62 olmuş, inanamadım...Ona bakınca içim titrer. Kızıma bakınca da olurum böyle...
Ben babama benzerim, annemde bozulur buna :)
Gökçeyle hep kapışırız, hangimiz daha çok seviyo, hangimizi daha çok seviyo diye...
Abimle ilişkileri bana hep bir hikayeyi hatırlatır.
Kısaca, hani çocuk 8 yaşındayken babası herşeyi bilir, 18 yaşındayken babası hiçbişey bilmez,
30 yaşındayken babası herşeyi bilir....
Şimdi abim 33'ünde ve üstüne titriyo babamın, görebiliyorum...
Annemle bi dargın, bi barışık, ama herzaman birlikte, elele bir 34 seneyi devirdiler.
Gökçe, boşanıp baba evine döndüğünden beri hava atar bana "Biz hergün beraberiz" diye :)
Neyseki bizde hergün beraberiz, allah ayırmasın, daha uzun seneler beraber olalım inşallah...
Hani hep anlatırlar ya 'Biz babamıza sarılamazdık, babamız bizi öpmezdi, eskiden öyleydi' diye.
Bizim öyle diildi. Ya da biz o kadar eski diildik...
Babam hep sarılır severdi bizi. Evlenene kadar anneme-babama iyigeceler öpücüğü verdik biz.
Babamı son öperdim, gıdısına yatar koklaya koklaya uyuklardım, Gökçe gelip çekiştirene kadar...

Babam 40 yıllık fotoğrafçı, Bahçelievler'de stüdyosu vardı. Ama öyle bir dükkandıkiiii...
Ahhh keşke şimdiki aklım olsa deriz ya bazen. Ben o dükkanı fotoğraflamadığıma yanıyorum.
Dükkanın yanında köpeğimizin klubesi vardı. İçerde ise bülbülden, muhabbet kuşuna, bıldırcına kadar bilimum canlı çeşitleri mevcuttu :) Ve ziyaretçisi de çok olurdu tabiii....
"Fotoğrafçı Ali'nin selamı var!" tüm dükkanlara giriş biletiydi, ama biz 3 kardeş utanır kullanamazdık bi türlü o selamı... Söylemez, söyledik derdik...
Kırtasiye, dişçi, berber, marangoz, perdeci dükkan komşularımız vardı...
Anlatmakla bitmezki...
Şimdi babam emekli. Oğlunun, damadının, eski damadının stüdyoları var. Damatlar tamamen tesadüf. Kadere çok inanırım., bende baba mesleğini yapıyorum, hiç planlamamıştım...
babam, geçen nisandan beri işleri bıraktı, ama hergün abimim dükkana gider düzenli.
Mutlumu bilmiyorum. Neler hissediyo, neler düşünüyo?
doğum gününde bi söz söyledi, makaraya vurduk, ama çok dokundu
"Yaş tamam ,işler bitti, ben artık ölümü bekliycem"...
Hakkaten böylemi hissediyosun :(
Organize İşler filminin en alakasız yerinde duygulanmıştım, kaç sene oldu...
Süpermen, kapkaç yapamıycağını anlıyo, bana göre diil diyo.
"Ben buyum, ben ne zaman bi cenaze görsem, omuz veririm" diyo. Halbuki ona, o omuz verenlerin cüzdanlarını çalmak için fırsat tanınıyo, işin incelikleri öğretiliyo. Reddediyo...
Babam gelmişti aklıma, gözlerim dolmuştu.
Babam budur: Ne zaman bi cenaze görse, koşar omuz verir. İnsanları sever, karşılıksız yapar iyiliklerini...
Buda demişki: Gökten altın yağsa insanın arzuları doyurulamaz.Doyumun küçük bir zevk verdiğini ve aslında acıya sebep olduğunu bilen kişi bilge'dir.
Babam bilge'dir benim gözümde...
Her zaman elindekiyle yetinir, mutlu olur...
Seni seviyorum babacım.
62'inci yılın ve kalan yılların bizimle, sağlıklı, huzurlu geçsin....
Fotoğrafçı Ali'nin selamı var....



cahilliğime verin :)

http://www.serbestnesirler.com/ faideli bilgiler vermiş :) açık söyliyim 2,3 ve 4'üncü madddeleri bilmiyodum.
şoşırdııım...

1) ULUSLARARASI ACİL NUMARA:Eğer telefonunuz kapsama alanı dışındaysa ve acil bir durum var ise, 112'yi çevirin. Varolan herhangi bir network bulunup, yardım isteyebilirsiniz. Daha enteresanı, tuş takımınız kilitli olsa dahi, 112 çevrilebilir.

2) EĞER UZAKTAN KUMANDALI ARAÇ ANAHTARINIZI ARACINIZDA KİLİTLİ UNUTURSANIZ :Aracinizin yedek anahtari baska birinde varsa, aradaki mesafe ne olursa olsun, o kisiyi cep telefonunuzla arayin. Aracinizin kapisina 25- 30 cm uzakta cep telefonunuzu tutun, karsi taraf da yedek anahtarin acma dugmesine(cep telefonuna yakin bir mesafede tutarak) basin. Kapiniz acilacaktir ve Bagaj icin de gecerlidir.

3) GİZLİ PİL GÜCÜ :Eger cep telefonunuzun pil seviyesi çok düsükse ve acil bir telefon bekliyorsaniz; Nokialar, rezerve pile sahiptir. *3370# tuslarına basarak, telefonunuzu, rezerv pille çalisir hale getirebilirsiniz. Cihaziniz pil seviyesinde %50 artis gösterecek ve telefonunuzu sarj ettiginizde, rezerv piliniz de tekrar dolacaktır.

4) 444 0 911 Turkiye'deki tum hastaneler ayni numarada birlesti.Acil durumlarda 444 0 911 numarali telefon hattini arayan vatandaslar, en yakin hastaneye en hizli sekilde ulasabilecek, ilgili hastaneden ambulans aninda yola cikacak.Cep telefonundan aranma durumunda ise oturulan sehrin alan kodu ile birlikte 444 0 911 numaralı hat aranacak. Ornegin cep telefonundan (0212) 444 0 911 numarayi arayan vatandas, Istanbul'da, kendisinin bulundugu noktaya en yakin hastaneye en hizli sekilde ulasabilecek.Sabit telefonla aramada ise herhangi bir kod cevirmeden direkt 444 0 911 aranacak. Bu telefon arandiginda kisiye en yakın hastaneden ambulans olay yerine gönderilecek.

18 Şubat 2009 Çarşamba

az tuhafım galiba :))

çılgın doktor, acıların kadını bergen, ayça böcüünün annesi çağlayan mimlemişti beni....
yaz bakalım 'tuhaf'lıklarını demişti.
düşündüm düşündüm
en tuhaf tarafımın kendimi normal görmem olduğunu farkettim 'tuhaflık' bulamadım kendimde.....
taaaki dün akşama kadar!
dün akşam reklam arasında WC'ye giden beyim döndüğünde Canım Ailem dizisi bitmişti.
Sero: Nooldu?
Ben: Halim bastı bunları, kızı dövdü, silahını çekti Ali'yi tam vurucak işte orda bitti....
Nasıl atıyorum bi bilsen :))) yok öyle bişey, aksiyon sıfır halbuki.....
Onun şok tavırlarına dayanamayıp kopunca olay aydınlandı tabiii :)
ve bende bi ampül yandı.
Aaaaa evet ben bunu ilk kez yapmıyorum, hatta hep yapıyorum.
Güloş'a Şehrazat öldü demişliğim var yaani :)
Ve bi tuhaflığımı bulmuş oldum...
Ve bi tane daha buldum :
Serhat evdeyse ve kapı çaldıysa muhakkak seroya sorarım Kim o?
Bi tahmini varsa söyler, yoksa gider, açar görürüz :)
başka gelmedi aklıma vallaaa :))

eylül'ün penceresi...

http://hayatimdanparcalar.blogspot.com/
10 yaşındaki bir gençkız adayının hayatından parçalar....
yazda okuyalım eylüşkom
bakalım bizim minik cadılar senin yaşına gelince hayatındaki parçalar neler olucak
şimdiden hazırlıklı olalım....

bayılazaaaaaaaaaaaaaaam :/

sabahtan beri uğraşıyorum...
alt tarafı 3 bloklu şablon yüklemeye çalıştım.niye yapamıyorumkiiiii :/
offffff..........
yapıcam yapıcam sakiiiin :)

16 Şubat 2009 Pazartesi

hepi valentiniiiiiii.....♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥

14 yıldır kutlarız. Çoğunluk eleştirsede biz severiz böyle özel günleri: sevgililer günü, anneler günü, evlilik yıldönümü, hele bayramlar... en sevdiğiiiim ♥
bayram sabahları 10 yaşıma dönüyorum ben :)
İstisnasız "Bu gün bayraaaam, erken kalkın çocuklaaaar" diye başlıyorum bayrama
ve tadını çıkarıyorum .....
Neyse, bayram nerden çıktı yav :)
(bu arada çıkmamızın milyonuncu ayını kutlamıyoruz :)

Her valentini günü, mum ışıkları, şık sofra, süs püs, makyaj, çiçek vs vs vs....
Bu valentini diğerlerinden biraz farklıydı.
Öyküşün bize uzun süreli yatıya misafir gelmesinden dolayı,
(en az 25 sene bizim evde yatar diye umuyorum:)
artık özel günler biraz farklı tabiii. Öyküşün bebeklik yıllarında,
beyimle kendimizi hiçbişey olmamış gibi kandırmaya çalışarak
öyküşü annemlere bırakır kaçardık.
Ama şimdi her güzel günü onla paylaşmayı fırsat görüyoruz galiba...
onsuz tatile gitmek artık imkansız (daha 6 aylıkken halaya satıp kaçmıştık oysa :))
şimdi herşey eksik kalır,
çünkü oda sever, o da yer, o da eğlenir, o da beğenir....
Bu valentinimiz sirkte geçti. Güloş ayarttı , koştuk gittik.
Daha önce izlediğimiz gariban Avrasya Sirki'nden sonra bu Mundial Sirki çok güzel geldi :)
Arkadaşlarımızla güle-oynaya, bol adrenalinli geçirdik valentini günümüzü...


Hediye de verdik tabi birbirimize. Beyimin hediyesi aşşağıdaki fotoda görülebilir :))
kızımın meleği, kocamın şeytanı (bu ben oluyorum :))
devil likes angel : beyimin yeni "seni seviyorum" deme stili :)
bende ona kamyon lastiği şeklinde kültablası aldım :))
noluyo bize yaaa! ne bu kabalık :)))
çiçeklere, kartlara, mumlara nooldu anlamadım.... :))
dedim ya kızım artık büyüdü, ve biz onla olmayı çok seviyoruz...
valentini gecesi 23,00 suları canımız tatlı çekinceeeee
koşturduk waffle yemeye.
O kadar güzel bir dükkanki bu...
bi dahakine makinemi götüriiim bari, benim cep iyi çekmiyo :/
avizesinden tahmin edilebilir içerisi.
incele incele bitmez detaylarla dolu muhteşem bi dükkan...
wafıllarımızı yedik evimize gittik üçümüz sarılıp, huzur içinde uykuya daldık.
masalda burda bittiii...
... ve sonsuza dek mutlu yaşadılar ♥


10 Şubat 2009 Salı

doktor korkuyorum :))

sevgili blog, benim beyin maceralarından kızımınkilere hiç fırsat kalmıyo yav....
kızım uslu uslu piyano kursuna yazıldı;
si do do do do- si do do do yaani gu vak vak vak - gu vak vak vak çalışırken oldukça normal gözüküyo gözüme...
pazartesileri gidiyo 45 dakka piyano çalıyo, ve ben kızımın ilerde bize evimizde piyano resitalleri verdiğini falan hayal ediyorum :) hayali bile yetiyo... (piyanoyu nereye koyucaksak? yemek masasını atmak lazım, mutfakta yeriz napalım:)
öyküşte herşey yolunda gidiyo yaanii...
..... ama beyimin tabiki yeni fikirleri var.
aslında pek yeni sayılmaz. 8 sene önce ben dövmemi yaptırdığımdan beri o da ister.
yaz başları başlayıp, yaz sonları biten bir "dövme yaptırcam! ne yaptıriim?" anketimiz var :)
genel istek, şöyle yılanlı, ejderhalı bişeyler üzerine :))) hay allaaaaam......
benimki küçücük bi kelebek :)
o, taaa omzundan başlayan koluna gelip, dirseğe doğru ilerleyen bi figür peşinde....
okey! bişey dediğim yok. yaptırsın, severim ben...
ilk kez yaz başını beklemeden dövme anketimiz başladı.
bende boş bulunup bir öneride bulundum :))
dedimki: "hayatım, madem dövme yaptırıcan, ruhunuda yakalaman lazım. öyle akşam işten gelip, elinde kumanda 'elveda rumeli' senin, 'canım ailem' benim dizi izlemenin yanında, arada 1-2 konser, sergi, maceralı yolculuk falan lazım"
eeee diyiverdim işte bi kere, yapcak bişey yok!
haftaya perşembeye Hayal Kahvesi-Hayko Cepkin daveti düşüverdi mailime. Beyimden :))
pek rocker olmadığımdan Hayko? Cepkin? diyince,
hemen en kolay ikna yolu "sende foto çekersin" devreye girdi...
Ben istedim, ruhu yakala dedim :)
seve seve giderim de, şu Cepkin'i 2 şarkıdan fazla tanımam lazım önce...
Şimdi ofiste kulağımda kulaklık,dinliyorum,
hoş valla:
"Kimin evindeyim, elimde bir kırık bitik şişe

İçindeydi canım, kendim kırıp unuttum gizlice

Kimler aldıysa bulup sakın geri getirmeyin

Beni kimler sorduysa 'sizi görüp, gülüp gitti' deyin"


5 Şubat 2009 Perşembe

arka koltuk...


daha çocukluğumuzda öğrenmiştik oysa,
sonbaharda ağaçlar yapraklarını döker, kışa çıplak girerler....
bakmışım da görmemişim sanki.
bugün ilk kez bu kadar çıplak ağaç görmüş gibiyim.
baktım, gördüm, birazda denklanşöre bastım :)
arabanın arka koltuğundan...