26 Aralık 2008 Cuma

I am a student... I like study lesson :))


12 yıl sonra pasom olucak...
Şu üniversite hazırlık yıllarının, hormonların tavan yaptığı yıllara denk gelmesini şiddetle kınıyorum...
Benim beyimi bulduğum, acaip aşık olduğum, başka hiçbişey düşünemediğim yıllar da o yıllara denk gelmişti.
ve tabiiki ne ünv. önemsendi, ne aile, ne gelecek...
büyük hataydı...
çoğu akranım yapmadı...
çoğuda yaptı...
aynı dersaneye kayıt da oluncaaaaaa
şartlar olgunlaştı ve biz yapıştık
haalaaada yapışığız...
neyse, öylesine bir bölüm seçildi
yapışığız ya, aynı bölüm olmalı :)
dönemim popüler bölümü: Halkla İlişkiler
Sınav günlerinde bile Yıldız parkında, ortaköyde, taksimde gezmeyi tercih ettik elele...
Sonra ben pişman oldum...
Neden böyle bi sorumsuzluk yaptım?
Tek suçlusu: Hormonlar...
Şimdi bugün kankkardeşim telefon açtı ve müjdeyi verdi
af kabul edilmiş son gün pazartesi.....
hemen bugün alelacele internetten başvuru yaptım,
bankaya harcımı yatırdım,
beyim en acilinden evlilik cüzdanı kopyasını maille gönderdi çıkışını aldım,
en acayibi stüdyomuz var ama ben fotoğrafçıda vesikalık çektirdim,
hayatımda ilk kez :) (oda tanıdık tı gerçi)
....veee kayıdımı yaptırdım...
artık öğrenciyim....
ders çalışıcam ne tuhaf...
çok mutluyum bugün :)
bu sene 2 keskin virajı almamı sağlayan kankardeşimin de herşey gönlünce olsun diyorum ...

24 Aralık 2008 Çarşamba

koçaslanlı gitti, ivedik geldi :))









kızımın maceralarından çok beyimin maceralarını yazdığımı farkettim

ama benim melek kızım uslu uslu çocukluğunu yaşarken

beyim tam gaz yeni arayışlar içinde ...

daha evvel osman koçaslanlı'ya benzemeye başladığını yazmıştım

bu hafta ise çeşitli recep ivedik halleriyle renklendi...

ilk önce dalmaya karar verdi...

kışın başladığı, havanın buz gibi olduğu şu günlerde yapmak isteyeceğim en son şey...

ama beyim heves etmiş

hemen gazladım tabii
'tabi canııııım... seninde kendini özel ve özgür hissettiğin bir hobin olsun' vs.
hemen netten dalgıç giysileri , gözlük, palet, zıpkın vs. araştırmaya başladık....derken,
kendine bi yandaş aramaya başladı beyim
arkadaş ayartmaya çalıştı
kimsenin niyeti yok tabi bu soğukta :)
baktım vazgeçti bu sevdadan....
bir kaç gün sonra 'ben kum torbası istiyorum. spor yapıcam' dedi
kendisi kara kuşak karateci ünvanına erişmiş küçükken, çoook küçükken :))
anıları depreşti
gazladım tabiii
'tabi canııııım.... seninde kendini özel ve özgür hissettiğin bi hobin olsun
hem fit olursun, göbek erir, zeki, çevik ve ahlaklı olursun' vs
hemen netten kum torbası, eldiven falan araştırdık...
ondanda ses yok bu aralar...
bi şekilde hem spor yapmak, hem kafa dağıtmak, hem kendine vakit ayırmak istiyodu anlaşılan
... ve en son ' ben dükkana soba kurcam' dedi :) (fotoğraf stüdyosu var)
haydaaaa
nooldu yaa...hani spor, hareket, zindelik ???
hepsi gitmiş anlaşılan kış moduna girmiş
şimdi gözümün önüne gelip duruyo
bi karede kum torbasıyla çalışan, siyah atletli, boks eldivenli, kaslı sportif koca
diğer karede elini sobaya uzatmış ovuşturan, kestaneleri maşayla çeviren,mandalina yiyip kabuklarını sobanın üstüne koyan, hatta sıcaklığın verdiği 'ateş beni çağırıyo' hisiyatıyla aykkabılarıda çıkarıp ayağı sobaya dayayan bi koca :)))

ps: kadın olsa bu aralar kesin saçını kestirip, sarıya falan boyatırdı :)

ps2: vampir fotosundaki vampir ta kendisidir. böyle sanatsal çalışmalar da sıkışıyo araya işte :)

22 Aralık 2008 Pazartesi

foça 'eski', ben 'yeni'....


sanırım 30 yıl sonra...
öncelikle ben yeni kıyılar aramaya devam edicem
foçaaa
aslında hayal kırıklığı değil
tamda anlatıldığı gibi tam bir balıkçı kasabası
tertemiz, belediyesi mükemmel çalışmış ve o küçücük yeri modern bir şehircik yapmış
eski binalar korunmuş
bankalar,marketler taş binalarda...
evler muhteşem hepsi manzaralı
siteler çok düzenli
görüntü kirliliği sıfır.
geçim kolayherşey ucuz, insanlar modern ve bakımlı
yaani bi kasabada yaşıyosun kim görcek seni dimi
giyinip süslenip bisiklete biniyolar
sanatçı tiplere sıkça rastlanıyo
uzun saçlı,küpeli adamlara, pembe saçlı kadınlara rastlayabilirsiniz
tipik balıkçılar heryerde
yanık tenleri, uzamış beyaz sakalları....
ilkokulu gezdim 2 katlı, bahçesinde çocukların bisikletleri park halinde.
hava şansıma sisliydi ve ara ara yağmura yakalandık.
amaaaaa süperdi, bayıldım, huzur buldum.
neden 30 yıl sonra olayına gelirsek
sadece gerçekçi olmaya çalışıyorum
öncelikle iş kesinlikle yok
izmirde çalışıcan ki çok zor uzak çünkü
hergün git gel yaptınmı foçada yaşadığını anlayamazsın zaten
hadi, geçim ucuz geçiniriz bi şekilde diyelim
ben 2 günde bütün ailemi özledim
herkesi istiyorum
veee öykü liseden sonra gitmek istiycek orası kesin
gençler hep izmire gidiyolarmış
amaa haala kararım kesin
işte böyleeee
başka kıyılar keşfedilmeyi ve hayal kurulmayı bekler......

15 Aralık 2008 Pazartesi

good gırl :)


tombul yanaklı kızım benim

büyümüş de veli toplantıları olurmuş...

babası aradı biraz önce

öğretmenimiz görüşmeye çağırmıştı

tebrik etmiş bizi

öykü çok iyi bir çocuk demiş...

uyumlu, öğrettiğini öğrenen, dinleyen, akıllı vs vs vs.

hepsi güzel tabi

ama beni en çok duygulandıran

öğretmeninin de öykünün iyi bir çocuk olduğunu düşünmesi...

'İYİ' öyle dolu bir kavramki

öykü gerçekten iyi bir çocuk...


ileride çalışkan bir öğrenci, güzel bir genç kız, romantik bir sevgili, başarıı bir iş kadını

becerikli bir ev hanımı olabilir

ama ben herzaman sadece 'iyi' olmasını dilerim

'İYİ' olursa

kendisi ve çevresiyle barışık

fesatlıktan uzak

dürüst, samimi, güleryüzlü ve MUTLU olur...

özledim şimdi bak!





13 Aralık 2008 Cumartesi

yılbaşı...


bayramda evde olduğumuz iyi oldu aslında
ne zamandır planladığımız ev işlerine el attık
masamızı ve büfemizi kırmızıya boyadık
camını resim kapladık
bayıldım ben ...
şimdi sıra yılbaşı ağacımızı kurmaya geldi
ve tabiiki altını hediyelerle doldurmaya
meleğim sabırsızlanıyo
kardan adamları ağaca asmaya...

DEDİM DİMİ??.....


Eski foça, eski foça dedim durdum

insan hiç görmediği bi yere yerleşme hayali kurarmı?

ben kurdum :)

bi türlü gitme-görme fırsatım olmadı

aslında istemedimde görmeyi

nede olsa yerleşemiycem,hiç görmiyim

evimden de soğumıyım diyodum.

amaaaa kader ağlarını ördü blog,

pazartesi eski foça yolcusuyum

dergi röportajı için gidiyorum

3 gün ordayım

1 gün çiftlik röportajı

2 gün gezelim, görelim...

inşallah karataşa basarım

artık dönüşümde allah beyime sabır versin diyorum :))



12 Aralık 2008 Cuma

bayraaaam.....


Bitanem yavrukuşum benim. Ne kadar seviyo hediye vermeyi,
insanları mutlu etmeyi.
Elinde çiçeği merdivenleri bi çıkışı vardı ki....
hemen vermeli, mutlu etmeli :)
el öpmeli, harçlık almalı...
evden çıkarken evdeki şekerlerden bir avuç attı çantaya
gittiği evlerde ikram etti
o kadar yaani :)
İnşallah hep böyle olursun annecim,
vermek almaktan daha çok zevk verir hep...
bu sene ilk defa bayram harçlıkları da mutlu etti kızımı.
Çok istediği bi bebek vardı
almadık onu
bayram harçlıklarını toplar onunla alırsın dedik
bi anlamı olsun istedim bayram harçlığının, bi tadı olsun...
bizim yaşadığımız bayram heyecanlarını yaşasın istiyorum
elbisesi kabarık, ayakkabısı parlak olsun,
saçı sıkı sıkı toplansın,
çantasına şekerler, mendiller ve harçlıklar dolsun,
hepinize mutlu bayramlar olsun...

2 Aralık 2008 Salı

defdefe kardeş geliyoo....


valla günümü neşelendirdi bu haber.

güzel arkadaşım tuğba (bkz. http://defneyleyasamak.blogspot.com/ )

defdefe kardeş müjdesini verdi bugün ....

hergün, lülüş saçlı defnenin maceralarını tuğbanın eğlenceli yazılarıyla okurken

o kadar keyif alıyorum ki...

yeni maceralar geliyo yaşadık :)




28 Kasım 2008 Cuma

bay pipo..


eveet 'FERRARİSİNİ SATAN BİLGE' bitti....
yeni kitabı açıklıyorum...
'BAY PİPO'...
dedim size dimi.
İçinde araba, futbol, pipo gibi erkeksi şeyler olmazsa okumaz benim beyim :))
sonraki kitabı merak ediyorum.
'ADI:AYLİN'i tavsiye etsem okurmu acaba??

25 Kasım 2008 Salı

beyim Osman Koçaslanlı oldu :)




Günaydın blog. Nassın? iysin gene dipçik gibisin...
Avrupa yakasını izleyenler bilir. Osman Koçaslanlı acımasız, beli silahlı mafya babasıdır.

Sevgilisi alaycı tavırla kitap okumamasını eleştirdikten sonra inadına kitap okumaya başlar.

Ve o kabadayı birden roman karakterlerinin hikayelerini hissetmeye ve vicdanlı , duygusal ve ağlak bir adam olmaya başlar. İhaleler kaybeder, insanlara kıyamaz vs...

Çok gülmüştüm o bölüme.

Geçen gün, kitap okumayı sevmeyen ve ortaokulda okuduğu Ömer Seyfettin'den beri kitap okumayan beyim tv'den sıkılmış kitap okumaya karar verdi. 'Ferrarisini satan bilge' , isminden dolayı erkek kitabı gibi geldi heralde ki onu seçti :)

veee olan oldu... Beyim bilgeleşti.

Sivana bilgelerinin öğretilerini anlatmaya başladı. hatta uygulamaya...

Yarın sigarayı bırakıyo mesela. amaaaa sivanaların öğretileri doğrultusunda.

yaaani
1- sonucu hayal et
2- baskı oluştur (yaani sağa sola söyle ki yapamazsan utan)

3- tarih belirle ve biryere yaz

4- 21 gün kuralı ritüelleştirme (21 gün boyunca her gün aynı saatte aynı yerde aynı şeyi yap)

5- durumun tadını çıkar

bakalım oluyomu görücez.

Dün gece ise gene sivana bilgelerinden aldığı duyumla,
gece uykudan önceki 10 dak. ve sabah uyandıktan sonraki 10 dak. bilinç altımızın baskın öğeleri olurmuş bilgisini verdi...
o yüzden gece yatmadan güzel şeyler düşünün ve sabahta aynen.böylece zihniniz temiz ve aydınlık olur diyo sivanalar ve Serhat Koçaslanlı...

Sevdim ben bu sivanaları . Beyiminde Osman Koçaslanlı hallerini...
Bitek şu takıldı kafama
Öykü hanım gece yatarken pek bi övünerek babam geceleri yatmadan kitap okur dedi.
anneler naapar? dedim
bulaşık yıkar dedi :))
bumudur?




20 Kasım 2008 Perşembe

çocuk istismarına hayır!


Din kisvesi altında fetvalar verirken, 14 yaşında bi çocuğa cinsel istismarda bulunan adama,

çocuğun psikolojisini bozmadığı için adamın tahliyesini sağlayacak raporu veren zihniyete nasıl güvenebilirim.

bilmiyorum ne kadar işe yarar.

ben katıldım bu kampanyaya.

bi umut hiçbirşey yapmamaktan iyidir.

en büyük görev biz annelere düşüyor.

sapık zihniyetli bireyler yetiştirmeyelim lütfen.


12 Kasım 2008 Çarşamba

bebecik geldi...

Beyimin kuzeni, benimde çocukluk arkadaşlarım dün 'Doğaç Bebek'lerine kavuştular.fotoğraflamakta tabiki bana düştü... Bkz. http://photobytugce.blogspot.com/

Çok heyecanlı, koşturmacalı ve mutlu bir gündü...
Sağlıkla büyür inşallah...
Hoşgeldin Doci...

7 Kasım 2008 Cuma

taze taze...

dün çerkezköy'e 'byerley turk' çiftliğine gittim. bizim dergiye her ay bir çiftlik sahibiyle yaptığımız roportajı koyuyoruz.
ama bana hiç yaramıyo bu geziler. döndüğümde eve giresim gelmiyo. girsemde sanki burda geçici yaşıyomuşuz, yakında çiftlik evimize taşınacakmışız gibi hissediyorum.

bahçedeki salıncağımızı hayal etmeden duramıyorum...
niye gidemiyoruz şu foçaya biz.
nasıl bir çelişki bu...
çekirdek ailenin huzuru ve geleceği için, bir sahil kasabasına yerleşmeyi hayal ediyosun.
orda beklentini karşılayacak herşey var: iş, arkadaş, bahçeli bir ev, yeşillikler içinde bir okul,
çocuklar için yelkeni kursu, hastane, üniversite.... aslında herşey var.
amaaaa... gel gör ki,
burada bırakmaya kıyamadığın tek şey, senin için bütün bunlardan önemli olan ebeveynlerin...
öylemi olmalı ?
bizi büyüten anne babalarımızı, bize en ihtiyaç duyacakları yaşlılık yıllarında bırakıp
bizim için daha refah bir hayat vaad eden uzaklara gitmemeli miyiz?
biz bunun cevabını bi bulabilsek.....


kendi yazıma kendim duygulandım.o da iyi :))

4 Kasım 2008 Salı

öykü'den haberler...

Öyküşkom canım kızım. Büyüdükçe nasılda arkadaş oluyo bize.
Akşamları artık 3 kişi muhabbet ediyoruz.
Gideceğimiz yerlere, yiyeceğimiz şeylere hepberaber karar veriyoruz.
Okulda arkadaşının tavsiye ettiği bir çizgi film cd sini isteyebiliyo mesela...
Ya da televizyonda gördüğü bir kadının güzelliğinden bahsedip elbisesini eleştirebiliyo..
Kendi kendine odasında şarkı mırıldanıyo...
Uykum geldi, yada acıktım diyo ( şükür :) bunları hiç duymayacağımı düşünüyodum )
Büyüyo yaani...
Ama yaşlanmak istemiyo. Çünkü insanlar yaşlanınca ölüyo.
5 yaş tribiymiş bu... Olurmuş bu yaşlarda ölücem, ölüceksiniz korkusu..
Anlatmaya çalışıyorum, gerçekçi olmaya çalışıyorum. Herkes bi sebepten ölebilir diye...
Trafik kazalarını, yaşlılığı, hastalığı anlatmaya çalışıyorum ama gerçekten bunu anayıp kabullenemiyo.Ağlıyo, üzülüyo... Kıyamıyorum hiç...
Geçiştirmeye başladım. Doğru diildir heralde ama çaresiz bir durum.
'Aaaa bak bebeğin üşümüş gel giydirelim' falan geçiştiriyorum şimdilik...
Hayırlısı...

Ps. Geçen sabah rüyasında ne gördüğünü sordum. Cevap:
- Uydurursam yalan söylemiş olurum dimii ?
:)) Görmemiş heralde bişey.Ama anlatmak ta istiyo...
Meleğim...



mamma mia !

MUHTEŞEEM...
Gösterisine gidememiştim. Ama filmine hayran kaldım...
Zaten sahil kasabasında yaşama hayalleri kuran ben, gittim gittim geldim.
O sadelik, masmavi deniz ve gökyüzü, salaş kıyafetler, kırık dökük renkli ahşap kapılar...
Bayıldım...
Meryl Streep acaip enerjik. O yaşta o enerji...
O dostluk, çılgınlık... Niye öyle olamıyoruz biz? Hep hasetli ve fesatlık var bu dünyada...
3 genç kıza taş çıkartan 3 tane 50'lik kadın var ki filmde... en çok onlara özendim...
Çılgın, heyecanlı, dost...
müzikal hiç sevmem.Hikaye samimiyetini yitirir benim gözümde.
Ama buna bayıldım.Meryl Streep hissetiriyo.Pierce Brosnan hiç görmediğimiz bi halde...
Önce yadırgıyosun sonra alışıyosun ve bayılıyosun..
Seyredin muhakkak.Bidaha seyredicem ben...

koptum biraz farkındayım...




Ne zamandır blogumu ihmal ettim.bu arada hiçmi bişey yapmadık.tabii ki yaptık...









Gökçeciimin doğum gününü kutladık mesela.canım kardeşim...
hem genç, hem güzel, hem komik, hemde (artık) bekar :) nice senelere...
Sooora beyimin doğumgününü kutladık... hemdeee 33 üncü. vay bee... 14 yıldır birlikteyiz...
çoook seviyorum...
Sooora 29 Ekim'de önce vatan cad. sonra boğaza cumhuriyet coşkusunu yaşamaya gittik.


Boğazdaki havai fişekleri muhteşem bir yerden seyrettik ama tam coşkuya dahil olduk diyemem. coşkulu kalabalık yerine, opera seyreder gibi duran sakin bir kalabalığın içinde kaldık.

Havai fişek gösterisi bitince benim gazımla bir alkış eyleminde bulunduk o kadar... heheee provakatör ben :))
Neyse nice coşkulu bayramlara...


14 Ekim 2008 Salı

TERLİK...


Efendiiim....

pek sevmeme ve hatta becermeme rağmen, dikiş nakış, el işi vs. ile liseden beri

uzağız. Bir ara takı tasarımı yaptım ama yaaa.... unutmuşum.

neyse dün akşam, kızıma yeni aldığımız terliklerin arkasına polardan lastik yaptım.

ayağında biraz daha uzunn tutsun diye :)

yerimden kalkmaya üşendiğimden ceple çektiğim fotoları ekliyorum.idare ediniz...
Yürürkende daha rahat ediyor.tavsiye ederim...

8 Ekim 2008 Çarşamba

DOKTORA GİDİYORUZ.....

meleğimi buakşam doktora götürücez. arada bir diz ağrıları oluyor. sık olmasada ve çok sürmesede kafamızı kurcalıyor. bazı can sıkıcı tahminlerden sonra, en temizi doktora gitmek dedik, gidiyoruz akşam. heralde birtakım tahlillerden sonra içimizi ferahlatan sonuçları alırız.
hayırlısı....

GÜZEL Dİ....

Ailelerimizle geçirmediğimiz.büyüklerin elini öpmeye gitmediğimiz ilk bayramımız.
ananem ve dedem vefat ettikten sonra,
kayınpederim esas alemi seçip o da gittikten sonra,
dayımlar bodruma temelli yerleştikten sonra,
pekde eskisi gibi geçmiyo ya...
neyse yola çıktık.

korkulan olmadı... oldukça kapalı ve yağışlı günlerin ardından korkarak gittiğimiz, ama her olasılığa karşı kendimizi 'amaaan... naapalım hava kötü olursa, bol bol kitap okur, laflarız, uyuruz' diyerek telkin ettiğimiz yolculuğumuzun sonunda, harika bir hava, pırıl pırıl bir deniz ve bodrum gün batımı ile karşılaştık.
(yoruldum yazarken.ahmet altan'ın 9 satırlık cümleleri gibi oldu)

hepimizin arkadaşı vardı.ne güzel.
kızım arkadaşı deniz'le
ben güloş'la
serhat'ta metin arkadaşıyla
ve tabiiki arada hep beraber ailecek harika bir tatil geçirdik...


güzel kızımla hasret giderdik.bol bol kucak kucağa...
havuz sonrası ısınmak için her kucağıma yattığında, aslında güneşten ısınmış olduğum için dondum ama genede anın tadını çıkarmaya çalıştım. doya doya sarıldım minnoşuma.
ısıttım kuzumu...


canlarım çok eğleniyolar.adrenalinden pek hoşlanmayan ben güneşte havlularını ısıtıp,onları izlemeyi tercih ettim...


tabiiki kız arkadaşla yapılan dedikodunun tadına doyum olmaz...


... ve tabiiki beyimle bir günatımı hatırası anılarımızda yer almalı.

6 Ekim 2008 Pazartesi

ŞEHİTLER ÖLÜR...



Bu gün iş başı yaptım. Enfes Bodrum tatilinden bahsetmeyi umarken, gazete ve internet haberlerine kayıtsız kalmak mümkün değil.Sabahtan beri gözüm yaşlı. Hiç keyfim yok.
Bitsin artık bu illet ....


Ya o sarışın, mavi gözü melek 'Edin' çocukları.

Bir babanın 3 çocuğunu alıp, sadece onları mutlu etmek için yaptığı kamp çadırı macerasının feci şekilde son bulması... Kahretti beni yaa. Hep gözümün önünde o babanın çaresizliği... çocukların korkusu. Ben iflah olmam bugün :(

27 Eylül 2008 Cumartesi

HAVAYA BAK YAA !....


Nasıl bir gün bu anlamadım.Hava rüzgarlı ve yağmurlu fakat sıcak...

Kızım ateşli, ama ben işteyim :(

Pazartesi Bodrum'a gidiyoruz, ama hava berbat...

Başım ağrıyo...off poff...

23 Eylül 2008 Salı

CANIM KIZIM...


Canişkomla otobüse bindik geçen gün.
Fotoğraflarda çok ciddi duruyor ama çok hoşuna gitti.Daha evvelde binmişti ama hatırlayacağı ve fikir söyleyeceği bir yaşta diildi.
Baharda da trene binmiştik, onuda sevdi. Uçak ve vapur rahatsız etti karnı ağrıdı, pek hoşlanmadı.


Öyküş çok cesur. Adrenalini seviyo.Eminim 18 ine gelmeden bungie jumping yapıcak, bizi kalpten götürücek...
Yazın babasıyla ringo yaptılar. Ringo çook derinlerde havalara yükselirken onun kahkahaları çınlatıyodu etrafı... Bitiince 'bi daha bi daha' diyodu çılgınım benim...
Korkusuz ol kuzucum. Karşılaşacağın her zorluğa karşı dayanma gücün olsun inşallah...


baba kız aşkı... Canımsınız... Çok kuduruyolar bu ara....

17 Eylül 2008 Çarşamba

ÖYKÜ EVLENİYO :)


Öykü hemen büyüyüp anne olmaya karar vermiş. Çünkü o zaman kocası olurmuş ve böyle yanlız kalmazmış.

Tabi bunu duyan biz, aman kızımız kendini yanlız hissediyo, mutsuz oluyo tribine girip, beyimle seyredeceğimiz dvd'yi boşverip, öyküşle okey oynamaya karar verdik.

Fasulyeden tabii...

Aynı sayıları yanyana diziyor.Kimde fazlaysa o kazanıyor. ama matematik anlamında faydalıda oluyor.

Bayaada eğlendik. Kızımda erkenden koca bulma planlarını ertelemiştir umarım...

16 Eylül 2008 Salı

EVİMİZE DÖNDÜK...






Yazlıktan döndük evimize.

Ne kadar özlemişim evimi. Bide temizlendi mis gibi. Eskiler ayıklandı.

Bu güne kadar 5 kere taşınmış biri olarak ev taşımayı çok severim.Yeni odalar, yeni mufak, yeni komşular, yeni manzara..... yenilik işte. yeniliği severim.

Bu sene taşınamıyacağımdan dolayı bari 1-2 aksesuvar değişikliği olsunda yeniliği hissedelim dedim.

Yeşil bir kurbağa biblo aldım mesela.Öyküş adını 'Kraviçe' koydu.(kraliçe yaani.tacı var çünkü)

etrafında dolaşıyo, oynamak istiyo. izin yok tabii... o benim oyuncağım :) yinede alıyo 1-2 oyuncak kraviçenin dibinde oynuyo.

Yeşil hurç kutular var mesela, yeniiiiiii..... buzdolabı süsleri, masa örtüsü falan.

ufak tefek değişiklikler bile motive edebiliyo beni. hevesle dönüyorum akşam eve...

Yeni anahtarlığım var çünkü :))

(ama perdelerimi de değiştiricem. banane !....)

27 Ağustos 2008 Çarşamba

KANKİLER :)





Süper anlaşan muhteşem dörtlü....

Birlikte büyümelerini izlemek harika olucak.

19 Ağustos 2008 Salı

bizden...

yengesi, kendisi, teyzesi..... kızlaaaaaaaar!
kırmızı terlikleri yeni almıştık. Bide baktım salıncağa yatmış, terlikleride yanına almış :)))
çok şaşırdım...bizim zamanımızda kırmızı pabuçlar kıymetliydi. şartlar malum...
ama şimdi çocukların ayakkabıları renk renk , çeşit çeşit... genede kırmızı pabuçların yeri başkaymış demek ki.... çok hoşuma gitti, kendine ait birşeyi sevmesi...


annem.... sigarasının dumanı, kitabı, gözlüğü...
bugün öküş süslü... makyajlı falan...

pazar kahvaltısı... 10:00 'da oturup 13:00 'da anca kalktığımız....
balkona uğrayanlara çay ikram ettiğimiz...
çoook keyifli....


öyüşüm sabah çok yumuşak ve sıcacık oluyo...

sıraya giriyoruz öpmek koklamak için...

bu sefer halasıyla babannesi ön sırayı kaptılar...

baba-kız elele...

dedesiyle öyküsü....