28 Kasım 2008 Cuma

bay pipo..


eveet 'FERRARİSİNİ SATAN BİLGE' bitti....
yeni kitabı açıklıyorum...
'BAY PİPO'...
dedim size dimi.
İçinde araba, futbol, pipo gibi erkeksi şeyler olmazsa okumaz benim beyim :))
sonraki kitabı merak ediyorum.
'ADI:AYLİN'i tavsiye etsem okurmu acaba??

25 Kasım 2008 Salı

beyim Osman Koçaslanlı oldu :)




Günaydın blog. Nassın? iysin gene dipçik gibisin...
Avrupa yakasını izleyenler bilir. Osman Koçaslanlı acımasız, beli silahlı mafya babasıdır.

Sevgilisi alaycı tavırla kitap okumamasını eleştirdikten sonra inadına kitap okumaya başlar.

Ve o kabadayı birden roman karakterlerinin hikayelerini hissetmeye ve vicdanlı , duygusal ve ağlak bir adam olmaya başlar. İhaleler kaybeder, insanlara kıyamaz vs...

Çok gülmüştüm o bölüme.

Geçen gün, kitap okumayı sevmeyen ve ortaokulda okuduğu Ömer Seyfettin'den beri kitap okumayan beyim tv'den sıkılmış kitap okumaya karar verdi. 'Ferrarisini satan bilge' , isminden dolayı erkek kitabı gibi geldi heralde ki onu seçti :)

veee olan oldu... Beyim bilgeleşti.

Sivana bilgelerinin öğretilerini anlatmaya başladı. hatta uygulamaya...

Yarın sigarayı bırakıyo mesela. amaaaa sivanaların öğretileri doğrultusunda.

yaaani
1- sonucu hayal et
2- baskı oluştur (yaani sağa sola söyle ki yapamazsan utan)

3- tarih belirle ve biryere yaz

4- 21 gün kuralı ritüelleştirme (21 gün boyunca her gün aynı saatte aynı yerde aynı şeyi yap)

5- durumun tadını çıkar

bakalım oluyomu görücez.

Dün gece ise gene sivana bilgelerinden aldığı duyumla,
gece uykudan önceki 10 dak. ve sabah uyandıktan sonraki 10 dak. bilinç altımızın baskın öğeleri olurmuş bilgisini verdi...
o yüzden gece yatmadan güzel şeyler düşünün ve sabahta aynen.böylece zihniniz temiz ve aydınlık olur diyo sivanalar ve Serhat Koçaslanlı...

Sevdim ben bu sivanaları . Beyiminde Osman Koçaslanlı hallerini...
Bitek şu takıldı kafama
Öykü hanım gece yatarken pek bi övünerek babam geceleri yatmadan kitap okur dedi.
anneler naapar? dedim
bulaşık yıkar dedi :))
bumudur?




20 Kasım 2008 Perşembe

çocuk istismarına hayır!


Din kisvesi altında fetvalar verirken, 14 yaşında bi çocuğa cinsel istismarda bulunan adama,

çocuğun psikolojisini bozmadığı için adamın tahliyesini sağlayacak raporu veren zihniyete nasıl güvenebilirim.

bilmiyorum ne kadar işe yarar.

ben katıldım bu kampanyaya.

bi umut hiçbirşey yapmamaktan iyidir.

en büyük görev biz annelere düşüyor.

sapık zihniyetli bireyler yetiştirmeyelim lütfen.


12 Kasım 2008 Çarşamba

bebecik geldi...

Beyimin kuzeni, benimde çocukluk arkadaşlarım dün 'Doğaç Bebek'lerine kavuştular.fotoğraflamakta tabiki bana düştü... Bkz. http://photobytugce.blogspot.com/

Çok heyecanlı, koşturmacalı ve mutlu bir gündü...
Sağlıkla büyür inşallah...
Hoşgeldin Doci...

7 Kasım 2008 Cuma

taze taze...

dün çerkezköy'e 'byerley turk' çiftliğine gittim. bizim dergiye her ay bir çiftlik sahibiyle yaptığımız roportajı koyuyoruz.
ama bana hiç yaramıyo bu geziler. döndüğümde eve giresim gelmiyo. girsemde sanki burda geçici yaşıyomuşuz, yakında çiftlik evimize taşınacakmışız gibi hissediyorum.

bahçedeki salıncağımızı hayal etmeden duramıyorum...
niye gidemiyoruz şu foçaya biz.
nasıl bir çelişki bu...
çekirdek ailenin huzuru ve geleceği için, bir sahil kasabasına yerleşmeyi hayal ediyosun.
orda beklentini karşılayacak herşey var: iş, arkadaş, bahçeli bir ev, yeşillikler içinde bir okul,
çocuklar için yelkeni kursu, hastane, üniversite.... aslında herşey var.
amaaaa... gel gör ki,
burada bırakmaya kıyamadığın tek şey, senin için bütün bunlardan önemli olan ebeveynlerin...
öylemi olmalı ?
bizi büyüten anne babalarımızı, bize en ihtiyaç duyacakları yaşlılık yıllarında bırakıp
bizim için daha refah bir hayat vaad eden uzaklara gitmemeli miyiz?
biz bunun cevabını bi bulabilsek.....


kendi yazıma kendim duygulandım.o da iyi :))

4 Kasım 2008 Salı

öykü'den haberler...

Öyküşkom canım kızım. Büyüdükçe nasılda arkadaş oluyo bize.
Akşamları artık 3 kişi muhabbet ediyoruz.
Gideceğimiz yerlere, yiyeceğimiz şeylere hepberaber karar veriyoruz.
Okulda arkadaşının tavsiye ettiği bir çizgi film cd sini isteyebiliyo mesela...
Ya da televizyonda gördüğü bir kadının güzelliğinden bahsedip elbisesini eleştirebiliyo..
Kendi kendine odasında şarkı mırıldanıyo...
Uykum geldi, yada acıktım diyo ( şükür :) bunları hiç duymayacağımı düşünüyodum )
Büyüyo yaani...
Ama yaşlanmak istemiyo. Çünkü insanlar yaşlanınca ölüyo.
5 yaş tribiymiş bu... Olurmuş bu yaşlarda ölücem, ölüceksiniz korkusu..
Anlatmaya çalışıyorum, gerçekçi olmaya çalışıyorum. Herkes bi sebepten ölebilir diye...
Trafik kazalarını, yaşlılığı, hastalığı anlatmaya çalışıyorum ama gerçekten bunu anayıp kabullenemiyo.Ağlıyo, üzülüyo... Kıyamıyorum hiç...
Geçiştirmeye başladım. Doğru diildir heralde ama çaresiz bir durum.
'Aaaa bak bebeğin üşümüş gel giydirelim' falan geçiştiriyorum şimdilik...
Hayırlısı...

Ps. Geçen sabah rüyasında ne gördüğünü sordum. Cevap:
- Uydurursam yalan söylemiş olurum dimii ?
:)) Görmemiş heralde bişey.Ama anlatmak ta istiyo...
Meleğim...



mamma mia !

MUHTEŞEEM...
Gösterisine gidememiştim. Ama filmine hayran kaldım...
Zaten sahil kasabasında yaşama hayalleri kuran ben, gittim gittim geldim.
O sadelik, masmavi deniz ve gökyüzü, salaş kıyafetler, kırık dökük renkli ahşap kapılar...
Bayıldım...
Meryl Streep acaip enerjik. O yaşta o enerji...
O dostluk, çılgınlık... Niye öyle olamıyoruz biz? Hep hasetli ve fesatlık var bu dünyada...
3 genç kıza taş çıkartan 3 tane 50'lik kadın var ki filmde... en çok onlara özendim...
Çılgın, heyecanlı, dost...
müzikal hiç sevmem.Hikaye samimiyetini yitirir benim gözümde.
Ama buna bayıldım.Meryl Streep hissetiriyo.Pierce Brosnan hiç görmediğimiz bi halde...
Önce yadırgıyosun sonra alışıyosun ve bayılıyosun..
Seyredin muhakkak.Bidaha seyredicem ben...

koptum biraz farkındayım...




Ne zamandır blogumu ihmal ettim.bu arada hiçmi bişey yapmadık.tabii ki yaptık...









Gökçeciimin doğum gününü kutladık mesela.canım kardeşim...
hem genç, hem güzel, hem komik, hemde (artık) bekar :) nice senelere...
Sooora beyimin doğumgününü kutladık... hemdeee 33 üncü. vay bee... 14 yıldır birlikteyiz...
çoook seviyorum...
Sooora 29 Ekim'de önce vatan cad. sonra boğaza cumhuriyet coşkusunu yaşamaya gittik.


Boğazdaki havai fişekleri muhteşem bir yerden seyrettik ama tam coşkuya dahil olduk diyemem. coşkulu kalabalık yerine, opera seyreder gibi duran sakin bir kalabalığın içinde kaldık.

Havai fişek gösterisi bitince benim gazımla bir alkış eyleminde bulunduk o kadar... heheee provakatör ben :))
Neyse nice coşkulu bayramlara...