27 Ağustos 2008 Çarşamba

KANKİLER :)





Süper anlaşan muhteşem dörtlü....

Birlikte büyümelerini izlemek harika olucak.

19 Ağustos 2008 Salı

bizden...

yengesi, kendisi, teyzesi..... kızlaaaaaaaar!
kırmızı terlikleri yeni almıştık. Bide baktım salıncağa yatmış, terlikleride yanına almış :)))
çok şaşırdım...bizim zamanımızda kırmızı pabuçlar kıymetliydi. şartlar malum...
ama şimdi çocukların ayakkabıları renk renk , çeşit çeşit... genede kırmızı pabuçların yeri başkaymış demek ki.... çok hoşuma gitti, kendine ait birşeyi sevmesi...


annem.... sigarasının dumanı, kitabı, gözlüğü...
bugün öküş süslü... makyajlı falan...

pazar kahvaltısı... 10:00 'da oturup 13:00 'da anca kalktığımız....
balkona uğrayanlara çay ikram ettiğimiz...
çoook keyifli....


öyüşüm sabah çok yumuşak ve sıcacık oluyo...

sıraya giriyoruz öpmek koklamak için...

bu sefer halasıyla babannesi ön sırayı kaptılar...

baba-kız elele...

dedesiyle öyküsü....

13 Ağustos 2008 Çarşamba

KIZ ARKADAŞLAR...



canım arkadaşlarım...
geçen gün cebime bi sesli mesaj gelmiş.dinledim. Güloşum belliki arabada...sesi öyle neşeliki : "Baaaak ne çalıyooo...aaa bittii..al başaa... du bak şimdi.... bu diil yaaa.... :))"

neyse sonunda buluyo şarkıyı.Bizim şarkımız.çaldığı zaman benim çalıyo gibi yaptığım onun göbek attığı bi şarkı...

"ne içerdik beeeee" diyede eklemiş.eee özledik. kış mevsiminin sevimsiz gecelerinde(bana göre tabii), Metin şişleri dizer, çiğköfte yoğurur... Serhat kaşık salatasını ince ince işlerken,

biz Güloşla bi salatanın tadına bak ekşisi iyimi ? bi çiğköftenin acısı tamam mı? çok yoruluruz :)
Mikrofonumuzda var...bi o kapar, bi o....
Sevimsiz gece, doyumsuz olur...

güloşun mesajı o kadar mutlu ettiki.arkadaşımın günün herhangi bi saatinde aklından geçtiğimi ve beni özlediğini duymak harika bişey....
Annem 'Kız arkadaşlarını unutma' diye tavsiyede bulunmuştu..
'Yaşın ilerledikçe senin için daha önemli olacaklar,
kocanı-çocuklarını ne kadar çok seversen sev, yine de kız arkadaşlarına ihtiyaç duyacaksın.. Onlarla bir yerlere gitmeyi ihmal etme..
Onlara vakit ayır ve kız arkadaşlarını daima hatırla..
Onlar sadece arkadaşların değil..
Senin kardeşlerin, kızların...' demişti.. '
Ne kadar komik bir öğüt. Daha yeni evlenmedim mi ?
Artik ben evli bir kadınım.
Kız arkadaşlarına ihtiyaç duyan bir genç kız değilim ki.
Bundan sonra kocama hayatimi adamak, yapacağım tek şey olacak' diye düşünmüştüm..
Ama yıllar geçtikçe, çocuk olsa da ya da olmadıkça, kocalardan boşandıkça ,
sevgililerin biri gidip diğeri geldikçe,
annemin dediklerinin ne anlama geldiğini çok iyi anladım..
Zaman geçiyor..
Hayat akıyor..
Mesafe ayırıyor..
Ask büyüyor.. Sonra azalıyor..
Kalpler kırılıyor..
kocalar evde bir yerde duruyor..
Veya evlilikler mahkemede son buluyor..
sevgililer değişip duruyor..
İsler geliyor ve gidiyor..
Ebeveynler ölüp gidiyor..
Komsular değişiyor..
Ama kız arkadaşlar hep oradalar...
Siz onları bırakmadığınız sürece..
Geçen yıllar ve arada kaç km. mesafe olduğu hiç önemli değil..
Bir kız arkadaş, hiçbir zaman ona ihtiyaç duyduğumuzdan daha uzak değil..
Hayatiniz içinde, öyle ya da böyle, yakin ya da uzak..
Tüm Kız Arkadaşlarıma Sevgiler. SİZİ SEVİYORUM...











12 Ağustos 2008 Salı

ÖYKÜ YÜZÜYO'MUŞ'...


Öykü şimdi 5 yaşında... Anne Baba fotoğrafçı. Anne 5 sene aradan sonra yeşil sahalara döndü. Tjk 'da fotoğrafçı. Baba'nın stüdyosu var.Öykü çok şanslı. Çünkü kalabalık bie ailede sevgiyle büyüyor. İnşallah hepimizin çocukları sevgi dolu ve sağlıklı bir ömür yaşarlar.
Öyküş yüzmeyi öğrenmiş. O kadar bayıldık ki ...
Birlikte derine gidiyoruz. O birdenbire atlıyo kucağımızdan suya. Tam bir köpek yavrusu. Gözler kocaman açık. Güç birimleri tamgüç devrede :) eller ayaklar son sürat çalışıyo.
Babayla ben çığlık çığlığa.
Afferinler Süppersinler havada uçuşuyo...
Bu Hazirandan beri çalışıyorum. İk adımı, ilk hecesi, ilk sarılışı, ilk düşüşü, ilk ateşlenmesi......
Hepsinde yanındaydım. Kaçırdığım ilk 'İLK' yüzmeyi öğrenmesi oldu. Acaba daha hangi ilk'leri miş-muş olarak anlatıcaz...
Buruk aslında .....

İŞTE BİZİM 'ÖYKÜ'MÜZ...


Suyum geldi!
Evet Suyum geldi...Doğum başladı.
Sabah 8'di ve bir Cumartesi sabahıydı.O kadar vakitliydiki.Tam benim uyandığım, Serhatın kalkıp işe gideceği bir saat.Yaani makul bir saatti...
Ultra sakin bir ses tonuyla seslendim.Serhaaat!Panik yapma aşkım Suyum geldi:))
Serhat yataktan fırladığı gibi salona koştu ? :) (sebebini oda bilmiyo)
ve sonra yatakodasına geri döndü.Sesi titredi: Napiim??
Annemleri ara dedim. Aradı. Babam çıktı. Serhat: Babaaaa! Tuğçe'nin Suyu geldi :)
Ben doktoru aradım.Doktorum Suyum geldi! (duymayan kalmasın)...
Ben ne kadar sakinsem Serhat o kadar panik gittik hastaneye...
Birkaç saat makul ölçüde sancı çektikten sonra doktorumun tavsiyesiyle sezeryana girdim.
Narkoz denen şey çok tuhaf. Uyumak gibi diil. Şarteli kapatıyolar. Açtıklarında sanki 1 saniye bile geçmemiş gibi oluyosun.
Uyandığımda, acaba bittimi? gelmişmidir minişim? gibi şüphelerim ve makul ölçüde sızlanmam vardı...
İlk duyduğum ses babamı sesiydi. 'Hoşgeldin kuzuuum' dedi aşkım babam. O ses bana ilaç gibi geldi. Benim ilk sözlerim: 'Babaaa ayaklarım üşüyoo' oldu ve bilimum çorap, battaniye seferber edildi.
Minişimi getirdiler ama narkozu etkisiyle bulanık görüyorum.kızımı gıdıma koydular. Biraz koklamaya ve öpmeye çabaladım.. Bu duyguyu tarif etmeye uğraşmiim. Kimse becerememiş bu güne kadar.
Canım Serhatımın beni sezeryana uğurlarkenki bakışı haala burnumun direğini sızlatır.O bile bilmez...
Serhatımı kasette izledim sonra.Bir köşeye kaçmış. Çaktırmadan ağlıyo. Kameramanımız kankardeşim İlke peşinde... Zalim aile büyükleri Serhat saklamaya çalıştıkça açığa vuruyolar...
Ağla oğluuum! Ne var bunda... :)
Böyle kavuştuk kızımıza. Ama adı yok...
Duru mu?
Doğa mı?
2 seçenek var.
Ahali toplandı.Noolsun kızımızın adı?
Serhatım dediki: Öykü !!.... ??
Nee? Öykü'mü? Nerden çıktı... Ben ameliyattayken bir hemşireyle tanıştıda onunda adı Öykü falanmıydı acaba ? derken aşkım dediki:
İşte bu bizim 'Öykü'müz...
Tamam dedim.
İŞTE BU BİZİM ÖYKÜMÜZ...

9 Ağustos 2008 Cumartesi